AYM, arabuluculukta katılmayan tarafın yargılama giderinden sorumlu olma hükmünü iptal etti
Anayasa Mahkemesi (AYM), arabuluculukta ilk toplantıya katılmayan tarafın vekalet ücreti ve yargılama giderinin tamamından sorumlu olacağına ilişkin yasa hükmünü iptal etti.
Çorum Tüketici Mahkemesi, baktığı bir davada, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun bir maddesinde Anayasa’ya aykırı iddiasını “ciddi” bularak, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
AYM’nin söz konusu yasa hükmünün iptaline ilişkin gerekçeli kararı, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Gerekçeli kararda, özetle şu tespitler yer aldı:
“… Dava şartı olarak arabuluculuğa başvuru yapılmasının öngörüldüğü uyuşmazlıklar bakımından arabuluculuk ilk toplantısına geçerli bir mazaret göstermeden katılmayan tarafın yargılama giderlerinin tümüne katlanmak zorunda olması ve vekalet ücretinden yoksun bırakılması arabuluculuk faaliyetlerine katılımın sağlanması amacının yerine getirilmesi bakımından elverişli bir araçtır.
Arabuluculuk kurumu, usul ve esasları 6325 sayılı Kanun’la düzenlenmiş alternatif bir uyuşmazlık çözüm yönetimidir. Arabulucuya başvurmanın dava şartı olarak öngörüldüğü hallerde uyuşmazlığın bir tarafının bu yola başvurmaksızın uyuşmazlığını mahkeme önüne taşıma imkanının ortadan kalktığı gözetildiğinde uyuşmazlığını diğer tarafının arabuluculuk sürecine katılımının sağlanmasının taşıdığı önem ortaya çıkmaktadır. Aksi takdirde arabuluculuk kurumunun kendisinden beklenen amacın gerçekleşmesi de mümkün olmayacaktır.
Kurallarla mazeretsiz olarak arabuluculuk ilk toplantısına katılmayan tarafa süreç sonunda haklı çıksa dahi tüm yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulması ve vekalet ücretinden yoksun bırakılmasının belirli ölçüde kişileri ilk toplantıya katılmama yönünde hareket etmekten alıkoyacağı açıktır. Böyle bir zorunluluğun öngörülmesiyle mülkiyet ve mahkemeye erişim haklarına yönelik yapılan sınırlamaların arabuluculuk kurumunun işlerliğinin sağlanması bakımından toplumsal bir ihtiyaca cevap verdiği görülmektedir.
Diğer yandan devletin yargılamaların gerekesiz yere uzamasını engelleyecek etkin çaraler oluşturma yükümlülüğünün yerine getirilmesi sağlanırken kişilere yüklenen külfetin aşırı ve orantısız sonuçlar doğurmaması gerekir. Kurallar, karşı tarafında da arabuluculuk toplantısına katılmasını zorlayıcı bir etki oluşturmakla birlikte bu kişilerin yargılama sonunda kısmen ve hatta tamamen haklı çıksa dahi yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulmasını ve vekalet ücretinin tamamından yoksun kalmasını öngörmektedir. Kuralın bu haliyle haklılığı yargı kararı ile ortaya çıkan kişilerin her halükarda yüksek tutarları bulabilecek maddi külfetlere katlanmasına neden olabileceği açıktır.
Bu itibarla haklılık durumu gözetilerek uygulanabilecek istisnalar ya da belli bir üst sınır öngörülmeden, özellikle yargılamada tamamen haklı çıkan, diğer bir ifadeyle aslında bütünüyle haksız bir sürece maruz kaldığı yargılamanın sonucunda anlaşılan tarafın özel durumu da gözetilmeden, mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmayan tarafın yargılama giderlerinden tümüyle sorumlu tutulmasının ve vekalet ücretinin tamamından yoksun bırakılmasının kişilere aşırı bir külfet yüklediği, kamu yararı ile mülkiyet hakkı ve mahkemeye erişim hakları arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi kişi aleyhine bozduğu ve bu itibarla orantısız bir sınırlamaya neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.”